İKİ BOŞNAK ARASINDA LENA GİBİ OLMAK …
Ekim ayının onbeşini de geçtik. Hafta başında Edirne’ye kar yağdığından buralarda çok soğuktu. Bugün ise günlük güneşlik. İstanbul'a ‘her halinle güzelsin’ demekten başka söz uymuyor vesselam …
Geçen hafta Cuma namazında Süleymaniye’deydim. On seneye geri bakmak gibi bir haleti ruhiyede restore edilen Süleymaniye de namaz kılmak güzeldi. Bana biraz cemaatini kaybetmiş gibi geldi. Ne de olsa üç dört sene süren çalışma ve bölge için düşünülen dizayn cemaati azaltmış olabilir. En yakın zamanda toparlar inşallah. Çalışmalar henüz tamamlanmamış galiba. Biz yukarıda kılardık ama henüz orası açılmamıştı.
Bugün ise Cuma namazı için Sultanahmet yollarındayım. Firuzağa camini geçerken gözüm tabelasında ki 1491 tarihine takıldı. İnsana ait aidiyetin en sağlam belgesi gibi binalar. On beşinci yüzyıl sakinleri de Cuma cemaati konvoyuna dahil oldu. Biraz ilerledik ki dikilitaş göz hizasına geldi ve Bizanslıların locadan cemaati teşyi etini gördüm. Meydan çok kalabalık yeni gemi gelmiş herhalde ki turist dolu. Nuriosmaniye’den de çok zor çıkmıştım. Neyse havanın güzel olması insanı mutlu ediyor.
Her zamanki yolumdan camiye girdim. Henüz üst kat kış uygulamasına geçmedi. Kadınlar yeri yavaş yavaş doluyor. İlk saf dolu gibi ama bir biçimde sığışmalıyım zaten çok seyrek oturmuşlar. Bazı hanımlar locadan cemaati seyrediyor. Yanımdaki İranlı hanım aşağıda ki erkek yakınına el sallıyor. Diğer yanımdaki ise biri süt emen diğeri iki yaşında iki kız çocuğu olan Boşnak anne ve yakını var. Diyanet çocuklar camiye gelsin dedi ama bebeler de demedi diye düşünüyorum. Bu çocuklarla ön safta nasıl olacak. Çocuk emekliyor, uykusu da yok; kıyam sıkıntılı geçecek anlaşılan. Mescid-i Nebevi’ye de çocuklar geliyor ama yaş yerleştiriyorlar. Süt çocukları arkada oluyor. Burada da böyle bir düzenleme istiyor. bir çocuk düşecek diye çok korkuyorum. Korkulukların büyütülmesini de istemiyorum. Burası kamusal alan biraz kendi durumumuzu göz önüne alıp tedbirli olmamız gerekir diye düşünüyorum ama ne bileyim abartma diye iflah olmaz bir davranma biçimimizde var …
Kürsü de Emrullah hoca var. Demek ki vaiz yine gelmemiş. Gündem şehitler. İçimiz yandı, tekrar tekrar… kim kime gözdağı veriyor ve fidanlar devriliyor … Ne olacak bu memleketin hali … gelecek hiç iyi görünmüyor. Hayırlısı. Emrullah hoca cübbesini de siyah giymiş…
Kaddafi yakalandı. Halk tarafından linç edilmiş. Haberler öyle diyor. Ve başka servislerde yapıyor. Ama Daniel Abdulfettah haberlerde Suriye için söylenenleri yalanlıyor. Yirmibirinci Yüzyıl medya savaşlarının yılı olacak demişlerdi. Bu döneme mi girdik. Artık haber izleyemiyorum.
Zihin karışık. kimin eli kimin cebinde belli değil. 2014 - 1914 olmasın diye kalpler duaya durdu. Camiyi dolduran iç ezan huzuru müjdeliyor. Yan taraftaki çocuklar oyunlarına devam ediyorlar. Emekleyenin de bir eli tırabzanda en ufak bir boşlukta tırmanya hazır bekliyor. Hutbe kardeşlikle ilgili … yeni jenerasyon milliyetçilik üzerinden kendini inşa ediyor diyorlar bazı sosyal bilimciler.
Kamet okunurken kıyam için hazırlanıyoruz. Arkadan bir hanım sıkışarak safa dahil oluyor. Bir Boşnak daha sol yanıma geliyor. İki Boşnak arasında lena oldum yani. İmamı Azam’dan zamanın eskitemediği bir söz … gülümsüyorum … Biz kıyamda çocuklar kıblede hocayı dinliyoruz. Emekleyen fırsatı kaçırmıyor ve harekete geçti. Anne bir adım atarak kızı önüne çekiyor. Birinci rekat bitti, ikinci rekatı da sağ salim bitiririz inşallah. neyse ikinci rekatta benzer hamlelerle bitti. Evet Sultanahmet’te bir Cuma daha böyle geçti. Allah kabul etsin. Peki daha güzeli olamaz mıydı: Bu hanım çocuklarını alıp arka safa geçseydi veya pencere alanı da geniş oraya çocukları koyup oyuncaklarıyla tutsaydı da hep beraber namazlarımızı kılsaydık daha güzel olmaz mı. Ben merkezciğin ibadet üzerinden diğerlerine dayatılan örneği böyle olsa gerek diye düşünüyorum…
Dün karaköye demir atan Newamsterdam limandan ayrılıyor. kamara balkonlarından bazıları el sallıyor. Dev gemi silüeti bozuyor. iskelede istanbul silüetini bozan binalar için imza başlattı hanımlar. üsküdara geçince o tarafa yürüyorum. Göz hizasında mütevazi karşı duruş beliriyor. O tarafa yöneliyorum; epeydir görmediğim arkadaşlarımı da gördüm. Yahya Kemal, Namık Kemal, Necip Fazıl, Nazım Hikmet okuyup istanbul'a bunları yapabilmek olacak iş değil, pes doğrusu ...
Nevin Meriç